O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
 - She does nothing but complain.
O müşteri şikâyet etmek için tekrar geri geldi.
 - That customer came back to complain again.
Yakınmak için hiçbir nedeni yok.
 - He has nothing to complain about.
Yakınmak bu durumu çözmeyecek.
 - Complaining won't remedy the situation.
Tom işinden şikayetçi olmaktan başka hiçbir şey yapmadı.
 - Tom did nothing but complain about his job.
Böyle iyi insanlara karşı şikâyetçi olmak zor.
 - It's hard to complain against such good people.
Ben bir şikayette bulunmak istiyorum.
 - I want to make a complaint.
Ben resmi bir şikayette bulunmak istiyorum.
 - I want to lodge a formal complaint.
Tom sırt ağrısından yakındı.
 - Tom complained that his back hurt.
Tom Mary'nin ona asla yardım etmemesinden yakındı.
 - Tom complained that Mary never helped him.
Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti.
 - Mary accepted everything without complaining.
Onun sürekli şikâyet konuşması beni sinirlendirdi.
 - Her constant complaining speech irritated me.
Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz.
 - It is no use complaining about the weather.
Onlar şikâyet etmekten başka bir şey yapmıyorlar.
 - They do nothing but complain.
Sana gece geç saatlerde Çellonu çalmamanı söyledim, fakat çaldın ve şimdi komşular şikâyet etti.
 - I told you not to play your cello late at night, but you did and now the neighbors have complained.