Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
 - The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
 - People's emotional lives are becoming more and more unstable.
Leyla son derece kararsızdı.
 - Layla was extremely unstable.
Tom bana Mary'nin duygusal yönden kararsız olduğunu söyledi.
 - Tom told me Mary was emotionally unstable.
Nisan ayında hava dengesiz.
 - The weather in April is unstable.
O aklen dengesiz ve muhtemelen bir katil.
 - She's mentally unstable and probably a killer.