Ada yıl boyunca ılıktır.
 - The island is warm all year.
Çorbamı ılık severim, sıcak değil.
 - I like my soup to be warm, not hot.
Bir sürü samimi sözler söylendi.
 - A lot of warm words were said.
Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
 - The new president was a warm and friendly man.
Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
 - I can remember the warmth of his hands.
Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
 - I can remember the warmth of her hands.
Burada hava güzel ve sıcak.
 - It's nice and warm in here.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
 - Her warm personality adds charm to her beauty.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
 - Tom is warm and generous.
O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı.
 - He warmed himself with a pocket heater.
Merkezi ısıtma kışın yeterince ısıtıyor mu?
 - Is the central heating warm enough in the winter?
O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
 - He embraced his son warmly.
Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı.
 - This family gave me a warm welcome.