Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
 - During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
 - He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
O çok samimi bir kişi.
 - He is a very earnest person.
En samimi talebime rağmen, benimle konuşmayı reddettiler.
 - They refused to talk to me in spite of my earnest request.
Ciddiyetle yüzüğünü aradı.
 - She looked for her ring earnestly.
O çalışkan bir öğrenci.
 - She is an earnest student.