silahlık

listen to the pronunciation of silahlık
Türkisch - Englisch
mil. gun rack; arms rack
(Askeri) arms rack
silâh
weapon

China is working to modernize its weapons program. - Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.

He used his umbrella as a weapon. - O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.

silâh
gun

Guns don't kill people. People kill people. - Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.

He keeps this gun loaded. - O, bu silahı yüklü bulundurur.

silâh
arm

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments. - Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.

silâh
arms

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

Americans have the right to bear arms. - Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.

silah
(Askeri) armour
silah
armor
silah
weaponry

Let there be an end to wars and weaponry. - Savaşlara ve silahlara bir son verelim.

silah
weapon

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

He used his umbrella as a weapon. - O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.

silah
arming

People have started arming themselves. - Millet silahlanmaya başladı.

silah
arm

The troops had plenty of arms. - Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

Tom did time for armed robbery. - Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.

silah
gunshots
silah
gun point
silah
weapon, arm
silah
firearm

Hand over your firearms. - Silahlarınızı teslim edin.

The government has been reconsidering its firearms exportation. - Hükümet ateşli silah ihracatını yeniden ele almaktadır.

silah
{i} hardware
silâh
gat

Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash. - Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.

Türkisch - Türkisch
Tabanca, bıçak gibi silâhları yerleştirmek için kullanılmış olan, kat kat, enli, meşin kemer
Kışlada erlerin silâhlarını yerleştirip bıraktıkları yer
Silah
yarak
Silah
algu
Silâh
cebe
Silâh
(Osmanlı Dönemi) ZİKE
Silâh
(Osmanlı Dönemi) HAŞHAŞA
Silâh
(Osmanlı Dönemi) VİZR
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç: "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır."- R. N. Güntekin
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç
silah
Savunmak veya saldırmak için kullanılan, başvurulan her şey
silah
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
Englisch - Türkisch

Definition von silahlık im Englisch Türkisch wörterbuch

silah
(Silahlar) bir silah ateşlendiğinde bir yanık kokusu varsa size kimyalsal madde yayar