seyrek%C3%A7e

listen to the pronunciation of seyrek%C3%A7e
Türkisch - Türkisch

Definition von seyrek%C3%A7e im Türkisch Türkisch wörterbuch

seyrek
Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı: "Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı."- P. Safa. Çok bulunmayan, az rastlanan
seyrek
Uzun zaman aralıklarıyla, arada sırada
seyrek
Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı
seyrek
Uzun zaman aralıklarıyla, arada sırada: "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi."- H. E. Adıvar
seyrek
Çok bulunmayan, az rastlanan
seyrek
Aralıklı olarak, aralıklı bir biçimde
seyrek otlatma
Otlayan hayvanların, genellikle koyun ve keçilerin, mera üzerine seyrek bir şekilde dağıtılarak, birbirini rahatsız etmeden, çobanlar tarafından otlatılması
Türkisch - Englisch

Definition von seyrek%C3%A7e im Türkisch Englisch wörterbuch

seyrek
rare

He rarely goes to church. - O seyrek olarak kiliseye gider.

seyrek
sparse

What's New Zealand like? Is it as sparsely populated as Australia? - Yeni Zelanda nasıl bir yerdir? Avustralya kadar seyrek nüfuslu mudur?

Tom lives a very simple life in a sparsely furnished apartment. - Tom seyrek şekilde döşenmiş bir dairede çok basit bir hayat yaşıyor.

seyrek
scarce

Rain is scarce in this country. - Yağmur bu ülkede seyrektir.

seyrek
(Tekstil) loosely woven sparse
seyrek
rarely

He rarely goes to church. - O seyrek olarak kiliseye gider.

seyrek
odd
seyrek
uncommon
seyrek
wide apart
seyrek
far between

Taxis are few and far between during a rainstorm. - Taksiler sağanak sırasında seyrekti.

seyrek (saç)
thin
seyrek görülen
(Gıda) sporadic
seyrek nokta
(Bilgisayar) sparse dots
seyrek örnekleme
subsampling
seyrek dikiş
thin seams
seyrek
seldom

Tom seldom sings, but I think he will tonight. - Tom seyrek şarkı söyler ama sanırım bu gece söyleyecek.

She is very careful, so she seldom makes mistakes. - O çok dikkatlidir bu nedenle seyrek hata yapar.

seyrek
loosely woven; sparse
seyrek
few and far between

Taxis are few and far between during a rainstorm. - Taksiler sağanak sırasında seyrekti.

seyrek
seldom, at infrequent intervals
seyrek
rare, uncommon, infrequent; few and far between; wide apart; loosely woven, sparse; (saç) thin; rarely, seldom
seyrek
tenuous
seyrek
seldom, uncommon, infrequent
seyrek
widely set, set widely apart
seyrek
thin

Tom seldom sings, but I think he will tonight. - Tom seyrek şarkı söyler ama sanırım bu gece söyleyecek.

seyrek
scattered
seyrek
straggly
seyrek
(placing things) widely apart
seyrek
infrequent

I come here infrequently. I usually shop across the street. - Ben buraya seyrek olarak gelirim. Ben genellikle caddenin karşısında alışveriş yaparım.

seyrek bir şekilde
tenuously
seyrek dokulu
open-textured
seyrek gruplar
(Matematik) sporadic groups
seyrek iksa
(İnşaat,Teknik) open timbering
seyrek kuluçka
(Arılık) scattered brood
seyrek noktalama
open punctuation
seyrek olarak
infrequently

I come here infrequently. I usually shop across the street. - Ben buraya seyrek olarak gelirim. Ben genellikle caddenin karşısında alışveriş yaparım.

seyrek olarak
far between
seyrek olarak
few and far between
seyrek saçlı
hirtellous
seyrek taneli
open-grained
seyrek toprak öğeleri
(Jeoloji) rare earth elements
seyrek trafikli ağ
thin route network
seyrek yaş halkalı ağaç
wide-ringed timber
seyrek örgü
openwork
lordlar kamarasına seyrek gelen soylu
backwoodsman
seyrek%C3%A7e
Favoriten