scandent

listen to the pronunciation of scandent
Englisch - Türkisch
tırmanıp yükselen
climbing
{i} tırmanış

Tom kaya tırmanışına gitti. - Tom went rock climbing.

Tom kaya tırmanışı için çok yaşlı olduğuna karar verdi. - Tom decided he was too old for rock climbing.

climbing
tırmanan

Ağaca tırmanan bazı maymunlar gördüm. - I saw some monkeys climbing the tree.

climbing
tırmanarak

Duvardan tırmanarak hapishaneden kaçtı. - He escaped from prison by climbing over a wall.

climbing
tırmanıcı

O, dağ tırmanıcılığına alışkındır. - He's accustomed to mountain climbing.

O, dağ tırmanıcılığına alışkındır. - He's used to mountain climbing.

climbing
{f} tırman

Şu ayakkabılar tırmanma için işe yaramaz. - Those shoes won't do for climbing.

Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık. - After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.

climbing
tirman
climbing
tırman(mak)
climbing
{i} artış
climbing
{i} tırmanma

Çocuklar ağaçlara tırmanmayı severler. - Children like climbing trees.

Ben dağlara tırmanmayı severim. - I like climbing mountains.

climbing
{i} dağcılık

Dağcılıkla ilgileniyorum. - I am interested in mountain climbing.

Hemen her hafta sonu dağcılık yapmaya gideriz. - We go mountain climbing almost every weekend.

Englisch - Englisch
climbing
{a} climbing, creeping up
used especially of plants; having a tendency to climb; "plants of a creeping or scandent nature
used especially of plants; having a tendency to climb; "plants of a creeping or scandent nature"
scandent
Favoriten