He makes his living by singing.
- O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.
We enjoyed singing songs at the party.
- Partide şarkılar söyleyerek eğlendik.
You are making me sweat saying a thing like that.
- Öyle bir şey söyleyerek beni terletiyorsun.
Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
He told me that his father was dead.
- O bana babasının öldüğünü söyledi.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Some doctors say something to please their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
- Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
Please tell me where you will live.
- Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened.
- Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.
Tom told his son not to speak with his mouth full.
- Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.