I remember what he said.
 - Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
You didn't do a very good job, I said.
 - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
He told me that his father was dead.
 - O bana babasının öldüğünü söyledi.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
 - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Some doctors say something to please their patients.
 - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
I've got nothing to say to him.
 - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?
 - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
Tom said I looked confident.
 - Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
Please tell me where you will live.
 - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Please tell me your address.
 - Lütfen adresini bana söyle.
He received a telegram saying that his mother had died.
 - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
He began by saying that he would not speak very long.
 - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
 - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.
Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened.
 - Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.