I remember what he said.
- Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
Don't forget what I told you.
- Sana söylediklerimi unutma.
He told me that his father was dead.
- O bana babasının öldüğünü söyledi.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Please say it in English.
- Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
- Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
Can you please tell me what time the train leaves?
- Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
Tom told his son not to speak with his mouth full.
- Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.