Rusçamın hâlâ iyi olmadığını biliyorum fakat kaydettiğim ilerlemeden oldukça mutluyum.
 - I know my Russian still has a long way to go, but I’m pretty happy with the progress I’ve made.
Korkarım onu bu şekilde yaparak ilerleme kaydedemeyeceğiz.
 - I'm afraid we'll get nowhere doing it this way.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
 - Tom got it done right way.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
 - Tom got it done the right way.
O zamandan beri büyük mesafe kaydettik.
 - We've come a long way since then.
Göl buradan uzun bir mesafedir.
 - The lake is a long way from here.
Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
 - Fortunately they had no storms on the way.
Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
 - As they didn't know the way, they soon got lost.
Biz bunu son kez senin yönteminle denedik ve işe yaramadı.
 - We tried it your way last time and it didn't work.
Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
 - I handled the problem the only way I knew how.
O çok uzakta yaşıyor.
 - He lives a long way away.
Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
 - With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
Tom'un, kendisiyle konuşulduğunda başka bir tarafa bakma huyu vardı.
 - Tom had a propensity for looking the other way when spoken to.
Hanımefendiler ve beyefendiler, lütfen bu tarafa gelin.
 - Ladies and gentlemen, please come this way.
Tom Mary'nin davranış şeklini onaylamıyor.
 - Tom doesn't approve of the way Mary's been behaving.
Tom Mary'nin davranış biçimini kesinlikle onaylamadı.
 - Tom certainly didn't approve of the way Mary was behaving.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
 - The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
 - A person's way of looking at something depends on his situation.
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
 - Your way of looking at something depends on your situation.
Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
 - Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
O, her bakımdan bir beyefendidir.
 - He is a gentleman in every way.