Masada bol miktarda taze yumurta var.
- There are plenty of fresh eggs on the table.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
- As a new father, I gave my first child plenty of books.
Kalan pek çok şey var.
- There's plenty of stuff left.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!
- You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
Tom zaten hayli tehlikede.
- Tom is in plenty of danger already.
Tom'un hayli seçeneği var.
- Tom has plenty of options.
Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
- There's no need to hurry. We have plenty of time.
Tom'un çok zamanı olmalı.
- Tom should have plenty of time.
Tom bolca dinleniyor.
- Tom gets plenty of rest.
Endişelenme. Bolca suyumuz ve yiyeceğimiz var.
- Don't worry. We have plenty of water and food.
... And, Mr. Romney ' Governor Romney ' there'll be plenty of chances here to go on, but I ...
... plenty of time to respond. We are quite aware of the clock for both of you. But I want to ...