Onun yolculuk için bol miktarda parası vardı.
- He had plenty of money for his trip.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Pek çok insana danıştık.
- We consulted plenty of people.
Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum.
- I know that plenty of guys want to go out with you.
Bu yıl bol yağmur vardı.
- We have had plenty of rain this year.
Bu yıl bol karımız vardı.
- We have had plenty of snow this year.
Tom'un hayli seçeneği var.
- Tom has plenty of options.
Tom zaten hayli tehlikede.
- Tom is in plenty of danger already.
Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
- There's no need to hurry. We have plenty of time.
Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
- Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
Tom bolca dinleniyor.
- Tom gets plenty of rest.
Tom'un bolca şansı vardı.
- Tom had plenty of chances.
... plenty of time to respond. We are quite aware of the clock for both of you. But I want to ...
... but there actually was plenty of will, ...