Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.
- You have plenty of time to catch the train.
Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
- As a new father, I gave my first child plenty of books.
Kalan pek çok şey var.
- There's plenty of stuff left.
Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!
- You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Tom zaten hayli tehlikede.
- Tom is in plenty of danger already.
Tom Boston'da bir hayli arkadaşı olduğunu söyledi.
- Tom said he had plenty of friends in Boston.
Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
- There's no need to hurry. We have plenty of time.
Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
- As a new father, I gave my first child plenty of books.
Tom bolca dinleniyor.
- Tom gets plenty of rest.
Tom'un bolca şansı vardı.
- Tom had plenty of chances.
... but there actually was plenty of will, ...
... And, Mr. Romney ' Governor Romney ' there'll be plenty of chances here to go on, but I ...