He is regretful that he couldn't go.
- O, gidemediğine pişman.
If you marry Tom, you'll be sorry.
- Tom'la evlenirsen, pişman olursun.
Oh, I'm so sorry, said Anne penitently.
- Anne pişman bir şekilde Ah, çok üzgünüm dedi.
Oh, I'm so sorry, said Anne penitently.
- Anne pişman bir şekilde Ah, çok üzgünüm dedi.
Dan didn't even appear remorseful.
- Dan bile pişman görünmüyordu.
Fadil was remorseful for his crimes.
- Fadıl suçlarından dolayı çok pişmandı.
I don't tend to look back and regret what I've done.
- Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.
I don't want to regret anything.
- Herhangi bir şeyden pişman olmak istemiyorum.