Anne pastayı üç parçaya böldü.
 - Mother divided the cake into three parts.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
 - Music is an important part of my life.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
 - They debated other parts of the proposal.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
 - This theory consists of three parts.
Parti Mac tarafından organize edildi.
 - The party was organized by Mac.
Onların tarafında bir hataydı.
 - It was a mistake on their part.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
 - I partly agree with you.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
 - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
 - I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
 - I try to do my part to help the community.
Tom zaten görevini yaptı.
 - Tom has already done his part.
Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
 - I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
 - The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
 - I will love you for better for worse till death us do part.
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
 - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
 - The day came at last when he had to part from her.
O, evinden ayrılmak istemedi.
 - He didn't want to part with his house.