Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Al birini vur ötekine!
- One's as bad as the other.
Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- By other's faults wise men correct their own.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!
- Put the rubber boots on, or else you will get your feet wet!
Adımına dikkat et, yoksa bagajda yoculuk yapacaksın.
- Watch your step, or else you will trip on the baggage.
Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.
- Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught.
Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
- However hard you may study, you can't master English in a year or so.
Neden altı civarında uğramıyorsun?
- Why don't you come over around six or so?
Yaklaşık yirmi dakika içinde döneceğim.
- I'll be back in twenty minutes or so.
Ben yaklaşık bir saat içerisinde döneceğim.
- I'll be back in an hour or so.
Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
- However hard you may study, you can't master English in a year or so.
Bir haftaya kadar iyileşeceksin.
- You will get well in a week or so.
Bir el diğerini yıkar.
- One hand washes the other.
Bizim iki kedimiz var, biri beyaz, diğeri siyahtır.
- We have two cats; one is white, and the other is black.
Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
- It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
Bir pizza falan sipariş edebiliriz.
- We could order a pizza or something.
Öğle yemeğin için bir sandviç falan hazırlayacağım.
- I'll fix a sandwich or something for your lunch.
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.
- He is the boy of whom we spoke the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Bu gün başka sıradan bir gün gibi başladı.
- This day started like any other ordinary day.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
The sporophyte foot is also characteristic: it is very broad and more or less lenticular or disciform, as broad or broader than the calyptra stalk , and is sessile on the calyptra base.
Sey ye never so, seyde Sir Bors, for many tymys or this she hath bene wroth with you, and aftir that she was the firste that repented hit..
And if that I had nat had my prevy thoughtis to returne to youre love agayne as I do, I had sene as grete mysteryes as ever saw my sonne Sir Galahad other Percivale, other Sir Bors.
Tom celebrated his fortieth the other day, without fanfare or trumpets.
- Tom celebrated his fortieth birthday the other day, without fanfare or trumpets.
Tom celebrated his fortieth birthday the other day, without fanfare or trumpets.
- Tom celebrated his fortieth the other day, without fanfare or trumpets.
It was about half full or so.