She bought a shirt for him.
- Onun için bir gömlek satın aldı.
One who wakes up late, for him, there may not be enough bread.
- Her kim geç kalkarsa, onun için, yeterli ekmek olmayabilir.
I should've been there for her.
- Onun için orada olmalıydım.
You need to be there for her.
- Onun için orada olman gerekiyor.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.