İki köy birbirine bitişiktir.
- The two villages adjoin each other.
İki leydi birbirine gülümsedi.
- The two ladies smiled at each other.
Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Japan and China differ from each other in many ways.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
- These two lines cut across each other at right angles.
Onlar asla birbirlerini tekrar görmeyeceklerdi.
- They were never to see each other again.
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!