Ona kendi odamı gösterdim.
- I showed her my room.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank lent her 500 dollars.
O, sırrı kendine sakladı.
- She kept the secret to herself.
Emi kendine yeni bir elbise ısmarladı.
- Emi ordered herself a new dress.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onu sevip sevmediğini bilmiyorum.
- I don't know whether you like her or not.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about her family.
Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
- Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
Mary gerçekten harika. O benim için harika bir yemek pişirdi ve bulaşıkları bile kendisi yıkadı.
- Mary is really great. She cooked a wonderful meal for me and even washed the dishes herself.
Siz ondan daha uzun boylusunuz.
- You are taller than her.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Arabanızı buraya park edemezsiniz.
- You cannot park your car here.
Arabanızı buraya park edemezsiniz.
- You can't park your car here.
Hey, sen burada ne yapıyorsun?
- Hey, what are you doing here?
Hey, lütfen bana burada yardım eder misin?
- Hey, could you give me a hand over here, please?