not happening in a short time; spread over a comparatively long time; gradual

listen to the pronunciation of not happening in a short time; spread over a comparatively long time; gradual
Englisch - Türkisch

Definition von not happening in a short time; spread over a comparatively long time; gradual im Englisch Türkisch wörterbuch

slow
yavaşlatmak

Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır. - The purpose of a roundabout is to slow down traffic.

slow
{s} yavaş

Lütfen daha yavaş konuşun. - Speak slower, please.

Lütfen daha yavaş konuşabilir misin? - Could you speak more slowly, please?

slow
{s} kesat

İşler gerçekten kesatlaştı. - Business has really slowed down.

Bu günlerde iş çok kesat. - Business is so slow these days.

slow
{s} hızı azaltan
slow
{s} sıkıcı

Oyun yavaş ve sıkıcıydı. - The game was slow, and it was also boring.

Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor. - Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.

slow
{s} geri kalmış

Saat on dakika geri kalmış. - The clock is ten minutes slow.

Saatimi ayarlamalıyım. Geri kalmış. - I must adjust my watch. It's slow.

slow
ağırkanlı
slow
ağırlaşmak
slow
kaplumbağa gibi
slow
{f} yavaşla

Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor. - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.

Tom yavaşlamamı söyledi. - Tom told me to slow down.

slow
(up/down ile) yavaşlamak
slow
(sögen) geri
slow
yavaş; ağır, yavaş giden; uzun süren; yavaş yavaş etkileyen: a slow train yavaş giden bir tren. a slow convalescence uzun süren bir
slow
hızını eksiltmek
slow
(fiil) yavaşlamak, yavaşlatmak
slow
güç anlayan
slow
{s} 1. yavaş; ağır, yavaş giden; uzun süren; yavaş yavaş etkileyen: a slow train yavaş giden bir tren. a slow convalescence uzun süren bir
slow
{s} geç

Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer. - In childhood, time passes slowly.

Bu hafta zaman çok yavaş geçti. - Time passed very slowly this week.

slow
{s} geri

Saatim beş dakika geri kalmış. - My watch is five minutes slow.

Saat on dakika geri kalmış. - The clock is ten minutes slow.

slow
{s} eli ağır
Englisch - Englisch
slow
not happening in a short time; spread over a comparatively long time; gradual

    Silbentrennung

    not hap·pen·ing in a Short time; spread over a com·par·a·tive·ly Long time; gra·du·al

    Aussprache

Favoriten