Tom is a man of absolute sincerity.
- Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
Tom told Mary the absolute truth.
- Tom Mary'ye mutlak gerçeği söyledi.
I require absolute loyalty of my employees.
- Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
Tom is a man of absolute sincerity.
- Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
It was a complete and utter waste of time.
- O tam ve mutlak bir zaman kaybıydı.
It was an utter disaster.
- O mutlak bir felaketti.
He is certain to win the game.
- O, oyunu mutlaka kazanacak.
We'd be absolutely thrilled if that happened.
- O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.
I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
Be sure to come at 3.
- Saat üçte mutlaka gel.
Be sure to come here by five.
- Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
Tom told Mary the absolute truth.
- Tom Mary'ye mutlak gerçeği söyledi.
Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.