The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
I have a lot of friends who are native speakers, so I've had a lot of experience speaking with native speakers.
- Ana dilini konuşan bir sürü arkadaşım var, bu yüzden ana dilini konuşanlarla konuşarak bir sürü deneyimim oldu.
The girl talking with Jim is Mary.
- Jim ile konuşan kız Mary'dir.
The girl who's talking with Tom is Mary.
- Tom'la konuşan kız Mary'dir.
Cicero was the most eloquent of the Roman orators.
- Çiçero Roma hatiplerinin en güzel konuşanıydı.
Tom certainly is an eloquent speaker.
- Tom kesinlikle güzel konuşan bir konuşmacı.
She doesn't speak to me.
- O benimle konuşmuyor.
I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
Which language is spoken in the United States of America?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
Which language is spoken in the U.S.A.?
- ABD'de hangi diller konuşuluyor?
Please come to talk to me.
- Lütfen benimle konuşmaya gel.
I want to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyorum.
Don't talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
You can speak out freely here.
- Sen burada özgürce konuşabilirsin.
You need to speak out.
- Senin konuşman gerekiyor.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
- Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
She doesn't speak to me.
- O benimle konuşmuyor.
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
- Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
Brent is an American, but he speaks Japanese as if it were his mother tongue.
- Brent bir Amerikalı, ama o sanki onun ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
They talked during the movie.
- Film sırasında konuştular.
Who were you talking with?
- Kiminle konuşuyordun?
Who were you talking to?
- Kiminle konuşuyordun?
Frankly speaking, he is untrustworthy.
- Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
Speaking English isn't easy.
- İngilizce konuşmak kolay değildir.
In their discourse after dinner, they talked about politics.
- Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
Are there francophones in Canada?
- Kanada'da Fransızca konuşan kimseler var mı?
Are there francophones in Canada?
- Kanada'da Fransızca konuşan kimseler var mı?
I need someone with whom I can converse.
- Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.