kabul etmemek

listen to the pronunciation of kabul etmemek
Türkisch - Englisch
reject
disclaim
gainsay
disapprove
repudiate
refuse
rule out
wave aside
rule smth. out of order
decline
dissent from
(Dilbilim) chuck out
(Kanun) refuse acceptance
rule smth out of order
disallow
disapprove of
dispute
exclude
to refuse
turn thumbs down on
disacknowledge
exception
disown
cast to the winds
dissent
kabul et
(Konuşma Dili) let's face it
kabul et
agree

The girl's parents agreed to her request. - Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.

They agreed to work together on the project. - Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.

kabul etmeme
(Politika, Siyaset) rejection
kabul etmeme
disapproval
kabul et
{f} admitted

Tom admitted his mistake. - Tom hatasını kabul etti.

Tom admitted that what Mary said was true. - Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.

kabul et
{f} conceding
kabul et
concede

The professor I was arguing with finally conceded and said I was right. - Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.

The accountant would not concede the mistake. - Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.

kabul et
{f} postulated
kabul et
acquiesce
kabul et
{f} agreed

The girl's parents agreed to her request. - Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.

They agreed to work together on the project. - Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.

kabul et
accept

In brief, you should have accepted the responsibility. - Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.

We must accept life, for good or for evil. - İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.

kabul et
{f} accepted

They accepted him as the city's best doctor. - Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.

I accepted her invitation. - Onun davetini kabul ettim.

kabul etmeme
refusal
kabul etmeme
nonacceptance
doğruluğunu kabul etmemek
disavow
huzuruna kabul etmemek
(allah) reprobate
istisna kabul etmemek
make no exception
istisna kabul etmemek
tolerate no exception
itiraz kabul etmemek
take no denial
kabul et
intromit
kabul et
conceded

The professor I was arguing with finally conceded and said I was right. - Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.

kabul etmeme
impeachment
kabul etmeme
(Hukuk) exclusion
kabul etmeme
disavowal
kabul etmeme
repulse
kesinlikle kabul etmemek
damn
mesuliyet kabul etmemek
to decline responsibility
midesi kaldırmamak/götürmemek/kabul etmemek
1. to be unable to eat (a food) (because one finds it revolting or indigestible). 2. to be revolted by, be unable to stand (something)
sorumluluk kabul etmemek
(Konuşma Dili) wash one's hands of
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) TELEVVÜM
Kabul etmeme
(Hukuk) ADEMİ KABUL
kabul etmeme
(Osmanlı Dönemi) red
kabul etmeme
(Osmanlı Dönemi) ademi kabul
kabul etmemek
Favoriten