They built an asylum for the blind.
- Onlar körler için barınak inşa ettiler.
In the land of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
Tom's great-grandfather was born blind.
- Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu.
They say love is blind.
- Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
This knife is so dull that it can't cut.
- Bu bıçak o kadar kör ki kesemez.
Television can dull our creative power.
- Televizyon yaratıcı gücümüzü köreltebilir.
You must be blind as a bat if you couldn't see it.
- Eğer onu göremediysen bir yarasa gibi kör olmalısın.
He's as blind as a bat.
- O, bir yarasa kadar kör.
The pencil is blunt. It needs sharpening.
- Kalem körelmiş. Keskinleştirmeye ihtiyacı var.
Dan dislikes Matt because he's blunt and insensitive.
- Dan Matt'i kör ve duyarsız olduğu için sevmiyor.