Yapım çalışmaları 1854 yılının sonuna kadar sürdü.
- Die Bauarbeiten dauerten bis zum Ende des Jahres 1854.
Sovyetler Birliği 1957 yılında Sputnik I'i fırlattı.
- Die Sowjetunion startete Sputnik I im Jahre 1957.
Neredeyse bir yıldır beraberiz.
- Wir sind nun schon fast ein Jahr beisammen.
Ailem yirmi yıldır burada yaşıyor.
- Meine Familie wohnte hier zwanzig Jahre lang.
Saçı uzun değildi geçen sene.
- Voriges Jahr waren ihre Haare nicht lang.
Üzerinden tam bir sene geçti.
- Darüber verging ein ganzes Jahr.
Az insan, yüz yıldan daha uzun yaşar.
- Wenige Menschen leben länger als hundert Jahre.
Ben dört yıldır Fransızca öğreniyorum.
- Ich lerne jetzt seit vier Jahren Französisch.
Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
- Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
İki yılda ilk kez bir film izledim.
- I saw a movie for the first time in two years.
Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor.
- Visitors to that town increase in number year by year.
On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
- I learned to play guitar when I was ten years old.
Babam yakında kırk yaşında olacak.
- My father will soon be forty years old.
Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!
- With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve!
Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
- Japan has produced more cars than ever this year.
Ruslar Fransız yollarını kopyalar, ancak daima elli yıl sonra.
- The Russians copy the French ways, but always fifty years later.
Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- We had a lot of snow about this time last year.
On yıl uzun bir zamandır.
- Ten years is a long time.
İlk birkaç yıl zordu.
- The first few years were difficult.
Gelecek yıl zor olacak.
- Next year will be tough.
It is not rare at all to live over ninety years.
- Es ist überhaupt nicht selten, länger als neunzig Jahre zu leben.
I came to Tokyo three years ago and have been living here ever since.
- Ich kam vor drei Jahren nach Tokyo und seither habe ich hier gelebt.
Did you live in Sasayama last year?
- Haben Sie vergangenes Jahr in Sasayama gelebt?
I came to Japan last year.
- Ich kam vergangenes Jahr nach Japan.