itirazcı

listen to the pronunciation of itirazcı
Türkisch - Englisch
deprecator
caviler
demurrer
protester
caviller
remonstrant
objector
itiraz
objection

She has a strong objection to my plan. - Onun benim planıma güçlü bir itirazı var.

They stated their objections. - Onlar itirazlarını belirttiler.

itiraz
contest

She decided not to contest the charges in court. - O, mahkemedeki suçlamalara itiraz etmemeye karar verdi.

itiraz
{i} contradiction
itiraz
(Kanun) demurral
itiraz
expections
itiraz
opposition
itiraz
reclaim
itiraz
demur
itiraz
protest

He submitted his resignation in protest of the company's policy. - İstifasını şirket politikasına itiraz ederek sundu.

itiraz
protestation
itiraz
remonstrance
itiraz
plea
itiraz
impeachment
itiraz
but

I could have objected, but didn't. - İtiraz edebilirdim ama etmedim.

Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet. - Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.

itiraz
cavil
itiraz
deprecation
itiraz
outcry
itiraz
expostulation
itiraz
objection, disapproval
itiraz
challenge

I accept your challenge. - İtirazını kabul ediyorum.

Tom accepted my challenge. - Tom benim itirazımı kabul etti.

itiraz
law protest
itiraz
disapproval
itiraz
objection, disapproval, protest; plea
itiraz
difficulty
Türkisch - Türkisch
Her şeye karşı çıkan, muteriz
itiraz
Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma: "Oyuncuların itirazına rağmen bir üçüncü olarak katılıyordu."- S. F. Abasıyanık
itiraz
Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma
itiraz
Söylenecek söz, karşı söyleme
itiraz
(Osmanlı Dönemi) kabul etmediğini belirtme, karşı çıkma
itiraz
Söylenecek söz, karşı söyleme: "Onun verdiği emre itirazı hiçbirimiz aklımızdan geçirmiyoruz."- R. N. Güntekin
itirazcı
Favoriten