in a fugue, the second entry of the subject

listen to the pronunciation of in a fugue, the second entry of the subject
Englisch - Türkisch

Definition von in a fugue, the second entry of the subject im Englisch Türkisch wörterbuch

answer
{f} yanıtlamak

O benim soruları yanıtlamaktan kaçındı. - She avoided answering my questions.

Onun mektubunu yanıtlamak zorundayım. - I have to answer his letter.

answer
cevap vermek

Tom soruya cevap vermek istemedi. - Tom didn't want to answer the question.

O, telefona cevap vermek için kalktı. - She got up to answer the phone.

answer
tatmin edici olmak

Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı. - His answer was far from satisfactory.

Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır. - Your answer is far from satisfactory.

answer
yeterli olmak
answer
{f} yanıtla

Çok kibarsın diye Willie yanıtladı. - That's very nice of you, Willie answered.

Aşağıdaki soruları İngilizce olarak yanıtlayın. - Answer the following questions in English.

answer
{i} yanıt

İngilizce yanıt vermek zorunda mıyım? - Do I have to answer in English?

Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı. - The ease with which he answered the question surprised us.

answer
eşit olmak
answer
(isim) cevap, yanıt, çözüm; tepki; karşılık, misilleme; bakmak (kapi, telefon)
answer
{f} karşılık vermek
answer
{f} cevap vermek, cevaplamak, yanıtlamak; karşılık vermek
answer
{f} yerine getirmek
answer
{f} kefil olmak
answer
{f} bakmak (kapı)
answer
(fiil) cevap vermek, yanıtlamak, karşılık vermek, bakmak (kapı), karşılamak, yetmek, tanıma uymak, uymak, yerine getirmek, kefil olmak
answer
{i} telefon
answer
{i} karşılık

Ben onun sahtekarlığına karşılık veremem. - I can't answer for his dishonesty.

Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır. - She knows better than to answer back to him.

answer
{f} yetmek
answer
{i} misilleme
answer
mukabele
answer
{i} bakmak kapi
Englisch - Englisch
answer
in a fugue, the second entry of the subject
Favoriten