Everything he's saying is slander.
- Söylediği her şey iftira.
I demand that you remove your slanderous and defamatory comments at once or my lawyers will be in touch.
- İftira ve hakaret içeren yorumlarını çıkarmanı istiyorum yoksa avukatım seninle temas kuracak.
I'm casting aspersions on his competency as a statistician.
- Bir istatistikçi olarak onun yeteneğine iftira atıyorum.
The libelous column can still be read on the website of the previously mentioned newspaper.
- İftira niteliğindeki sütun hâlâ önceden bahsedilen gazetenin internet sitesinde okunabilir.
The libelous column can still be read on the website of the previously mentioned newspaper.
- İftira niteliğindeki sütun hâlâ önceden bahsedilen gazetenin internet sitesinde okunabilir.
The actress sued the magazine for libel.
- Aktris dergiye iftira davası açtı.