Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Filmi görmek istiyorum.
- I want to see the movie.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
Ben seni onun sevdiğinden daha çok seviyorum.
- I love you better than he.
Keşke söylediğimi geri alabilsem.
- I wish I could take back what I said.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Zengin olmak acaba nasıl bir şey?
- I wonder what it feels like to be rich.
Acaba Oka Bey İngilizce öğretecek mi?
- I wonder if Mr. Oka will teach English.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Bence yarın yağmur yağmayacak.
- I think it won't rain tomorrow.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Haftanın sonundan önce Tom'u göreceğimize bahse girerim.
- I bet we'll see Tom before the end of the week.
Yarın yağmur yağacağına bahse girerim.
- I bet it will rain tomorrow.
Eminim bunu bilmiyordun.
- I bet you didn't know that.
Bu fotoğrafı Tom'un çektiğine eminim.
- I bet Tom took this photo.
Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
- I got it, so no bullshit, okay?
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Umuyorum ki,Japonya anayasaya göre hareket edecek.
- I hope that Japan will abide by its Constitution.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.
- I hope you have a good trip.
Umarım sizin için işler yolunda gidiyordur.
- I hope things have been going well for you.
Umarım biri bunu kaydediyor.
- I hope someone is recording this.
Umarım kötü bir şey olmaz.
- I hope something bad doesn't happen.
Hepsinin içinde en çok seni seviyorum.
- I love you the best of all.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
Amacını anlıyorum, Tom.
- I see your point, Tom.
Ne demek istediğini anlıyorum.
- I see what you meant.
Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun.
- I think you'd better take a rest; you look ill.
Galiba mektubun şu kitabın altında.
- I think your letter is under that book.
Galiba beş senedir evliler.
- I think they have been married for five years.
Sanırım Tom'a bir şey olmuş olabilir.
- I think something may have happened to Tom.
Sanırım bir şey yanıyor.
- I think something's burning.
Başka birini istemiyorum. Seni istiyorum.
- I don't want someone else. I want you.
Tom, buraya gel, seni istiyorum.
- Tom, come here, I want you.
Acaba evrende yalnız mıyız diye merak ediyorum.
- I wonder if we're alone in the universe.
Mary'nin bize yaptığı akşam yemeğine minnettar olmuş gibi mi yapsam acaba?
- I wonder if I should just pretend to appreciate the dinner that Mary made for us.
Tom, şu anda sana ihtiyacım var.
- Tom, I need you right now.
Hayatımda sana ihtiyacım var.
- I need you in my life.
Ben emin değilim ama sanırım öyle.
- I'm not certain, but I think so.
Ah ..... evet, ben öyle düşünüyorum.
- Uh.....yes, I think so.
Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
- Mm-hm. I think so too.
Kalmaya itirazım yok.
- I don't mind staying.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
Ben eyaletler arasındayım.
- I'm on the interstate.
Onun arabası eyaletler arası yolda bozuldu.
- Her car broke down on the interstate.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.