have time

listen to the pronunciation of have time
Englisch - Türkisch
zamanı olmak
vakti olmak
zamanı ol
(fiil)kti olmak, zamanı olmak
have time apart
Ayrı zaman geçirmek
have time on one's hands
(deyim) elinde zaman olmak
have time on one's hands
(deyim) boş zamanı olmak
have time on one's hands
(deyim) yapacak işi olmamak
have time on one's hands
(deyim) boş vakti olmak
hardly to have time to breathe
çok meşgul olmak
have the time of one's life
(deyim) hayatını yaşamak
have the time of one's life
eğlenceli vakit geçirmek
have you got the time?
saatiniz var mı?
hardly have time to breathe
başını kaşıyacak vakti olmamak
have a bad time
çok sıkıntı çekmek
have a good time
eğlenmek

Tom'un eğlenmek için paraya ihtiyacı yok. - Tom doesn't need money to have a good time.

O eğlenmek için şehre gitti. - He went to the city to have a good time.

have a good time
iyi vakit geçirmek
have a nice time
hoşça vakit geçir
I don't have time
zamanım yok
do you have time
vaktin var mi?saatin var mi? saat kaç?
don't have time for
zaman ayıramamak
hardly have time to breathe
başını kasiyacak vakti olmamak
hardly to have time to breathe
k. dili (birinin) nefes alacak zamanı bile olmamak, çok meşgul olmak
have a grand time
büyük bir zaman var
have a rare time
nadir bir zaman var
have a rocky time
kayalık bir zaman var
have a thin time
ince bir zaman var
have a time of it
bunun bir zamanı var
have a time of so.'s life
bir süre de öyle. 'hayat
have a tough time
(deyim) Zor bir zamandan geçmek
have an easy time of it
(deyim) Kolayca, zorlanmadan yapmak
have the time of ones life
hayatın kendisi zamanımız var
have the time of one´s life
eğlenceli vakit geçirmek
to have a good time
iyi vakit geçirmek için
give someone /have a bad / hard time
(deyim) birine kotu davranmak ,istirap vermek
go to have a good time
eğlenmeye gitmek
hardly to have time to
{k} (birinin) nefes alacak zamanı bile olmamak, çok meşgul olmak
have a good time
İyi eğlenceler
have a good time
(deyim) eglenceli vakit gecirmek
have a hard time
(deyim) (of it) cok sikinti cekmek
have a hectic time
telaşlı olmak
have a hectic time
yoğun olmak
have a hell of a time
(Argo) harika zaman geçirmek
have a rough time
zor/sıkıntılı bir dönem geçirmek, zor/sıkıntılı bir dönemden geçmek; zor bir hayat geçirmek: They're having a rough time right now. Şimdi zor Have a round of drinks Herkese benden birer bardak içki
have a whale of a time
{k} çok eğlenmek
have a whale of time
iyi vakit geçirmek
have a whale of time
çok eğlenmek
have no time for
k.dili. -den hiç hoşlanmamak, -i hiç sevmemek
have no time for
(birinin) -e harcayacak vakti olmamak, (birinin) (biri/bir şey) için vakti olmamak
have the time of one's
{k} çok eğlenmek, çok güzel bir vakit geçirmek
sorry, i don't have any time
üzgünüm hiç vaktim yok
what time do i have to check in
(isim) zaman çek in yaptırmalıyım
what time do i have to check in
ne zaman çek in yaptırmalıyım
what time do you have
saat kaç
have time

    Türkische aussprache

    häv taym

    Aussprache

    /ˈhav ˈtīm/ /ˈhæv ˈtaɪm/

    Videos

    ... But we do have time, probably 5 or 10 ...
    ... don't have time to talk about. ...
Favoriten