Onun çocuksu samimiyetine gülmekten kendimi alamadım.
- I couldn't help smiling at her childlike frankness.
Samimi görüşünüzü duymama izin verin.
- Let me hear your frank opinion.
Sen samimi olmalısın, onlar sana bir arkadaş gibi davranırlar.
- You should be frank, and they will treat you as a friend.
Dürüst olmak gerekirse, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum.
- Frankly speaking, I think he's a good boss.
Dürüst olmak gerekirse, ondan nefret ediyorum.
- Frankly speaking, I hate him.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
- He is an extremely frank person.
Buy a package of franks for the barbecue.
May I be frank with you?.