forces; army

listen to the pronunciation of forces; army
Englisch - Türkisch

Definition von forces; army im Englisch Türkisch wörterbuch

war
{i} harp

O, Amerika'nın Deniz Harp Okulunun başkanıydı. - He was head of America's Naval War College.

war
savaş

Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir. - Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.

Oğlumuz savaşta öldü. - Our son died during the war.

war
mücadele

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti. - The war would be fought to the end.

war
savaşmak

Bush Orta Asya petrolünü kontrol etmek için savaşmak istemiyor. - Bush doesn't want to make wars in order to control Central Asian oil.

Savaşmak istiyorsa bir savaşı var. - If she wants a war, she's got a war.

war
kavga
Ground forces; army
(Askeri) Kara kuvvetleri

Dictionary already has "Hava kuvvetleri" and "Deniz Kuvvetleri". This is even more common in newspapers.

Army forces
(Askeri) Kara Kuvvetleri
Army special operations forces
(Askeri) Kara Kuvvetleri özel harekat kuvvetleri
Commander in Chief, Army Forces Atlantic
(Askeri) Atlantik Kara Kuvvetleri Başkomutanı
Commander, United States Army Forces, Central Command
(Askeri) ABD Merkez Komutanlığı K.K.K
United States Army Forces Command
(Askeri) Birleşik Devletler Kara kuvvetleri Komutanlığı
army air forces weather service
(Askeri) HAVA KUVVETLERİ METEOROLOJİ HİZMETİ: Bak. "Air Weather Service"
army field forces
(Askeri) ORDU EĞİTİM HİZMETİ: ABD ordusunda; sahrada kullanılan personel ve birliklerin eğitim ile ilgili bütün işlerin genel, idare, nezaret, koordinasyon ve denetlenmesini üzerine alan ve kara kuvvetleri komutanlığına bağlı bulunan makam ve bu makamın gördüğü hizmet. Buna eskiden "Army Ground Forces" denirdi
army forces
(Askeri) KARA KUVVETLERİ, ORDU KUVVETLERİ: Bir milletin kara ordularını ifade için kullanılan terim. Ayrıca bakınız: "forces"
army forces far east
(Askeri) UZAK DOĞU ORDU KOMUTANLIĞI
army ground forces
(Askeri) ORDU EĞİTİM HİZMETİ: Bak. "Army field forces"
army ground forces
(Askeri) kara kuvvetleri birlikleri
army special forces
(Askeri) KARA ORDUSU ÖZEL KUVVETLERİ: Bak. "United States Army special forces". ARMY'S PROGRAM OF GENERAL EDUCATIONAL DEVELOPMENT: KARA ORDUSU GENEL ÖĞRETİM GELİŞTİRME PROGRAMI: Kara ordusu eğitiminin; orduda verimi -personelin tahsil seviyesini yükselterek- artırmak gayesiyle, fiilen ordu saflarında bulunan bütün personele askerlik dışı akademik ve mesleki öğretim sağlayan kısmı
commander, Army forces
(Askeri) Silahlı Kuvvetler Başkomutanı
ready reserve strategic army forces
(Askeri) KARA KUVVETLERİ BİRİNCİ DERECEDE HAZIR İHTİYAT STRATEJİK KUVVETLERİ: Erken seferber olma ve stratejik tertiplenme için seçilmiş ihtiyat asli teşkilleri tümen kuvvetleri
theatre army forces
(Askeri) harekat alanı kara kuvvetleri
theatre army forces
(Askeri) HAREKAT ALANI VE KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI: Bir harekat alanı dahilinde bulunan ve alandaki bütün kara ordusu kuvvetlerinin idaresinden ve harekatından sorumlu olan komutan
united states army special forces
(Askeri) ABD ÖZEL KARA KUVVETLERİ: Mahalli kuvvetleri, gerilla harbi, ayaklanmalara karşı koyma ve gayri nizami harp için eğitmek, teşkilatlandırmak, teçhiz etmek, yönetmek ve kontrol etmek üzere, küçük, çok amaçlı gruplar halinde teşkilatlanmış temel ve özel askeri becerilerde birleşik eğitim görmüş askeri personel
united states strategic army forces
(Askeri) ABD STRATEJİK KARA KUVVETLERİ: Kara kuvvetlerinin mevcut planlara göre milli seviyede kullanılmak üzere eğitilen teçhiz edilen ve muhafaza edilen ve muhafaza edilen ve normal olarak kıtasal ABD'de konuşlu olan kısmı
war
{i} savaş, harp, muharebe
war
{f} düşman olmak
war
{f} (ile) savaşmak, mücadele etmek
war
(Askeri) HARP: İki veya daha çok muhasım kuvvet arasında yapılan ve birbirlerine siyasi emellerini kabul ettirme maksadı güden silahlı çatışma
war
savaşım
war
{f} (against/with)
war
muharebe etmek
war
{i} uğraşma
war
war crime savaş suçu
war
çatışma

Bir çatışmayı kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez. - Losing a battle doesn't mean losing the war!

Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur. - The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.

war
war cloud savaş bulutu
war
harp etmek
Englisch - Englisch
war
forces; army
Favoriten