His favorite baseball team is the Giants, but he also likes the Lions.
- Onun favori beyzbol takımı Devler'dir, fakat o Aslanlar'ı da seviyor.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite.
- Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu.
We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed.
- Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
I'm not sure yet, but I think I'll become a teacher.
- Henüz emin değilim fakat sanırım bir öğretmen olacağım.
Tom agreed to be here at 2:30, but he's not here yet.
- Tom 2.30'da burada olmayı kabul etti fakat o henüz burada değil.
I would buy this watch, except it's too expensive.
- Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
- Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!