Hayat çoğu zaman bir dağa tırmanmakla karşılaştırılmıştır.
- Life has often been compared to climbing a mountain.
Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
- This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
- Your achievements cannot be compared with mine.
Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
- We compared his work with hers.
Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.
- In order to know a man, you have only to travel with him a week.
Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
- In order to return to our era, what should we do?
She stood in order to see over the crowd. / She stood to see over the crowd.