Definition von ermordung im Englisch Türkisch wörterbuch
- assassination
- suikast
Devlet korumasına rağmen, onu öldüren bir suikast girişiminin kurbanı oldu.
- Despite the government's protection, he was the victim of an assassination attempt which killed him.
Yaşlı insanlar Kennedy suikastını hâlâ hatırlıyorlar.
- Older people still remember the Kennedy assassination.
- assassination
- {i} suikâst
Devlet korumasına rağmen, onu öldüren bir suikast girişiminin kurbanı oldu.
- Despite the government's protection, he was the victim of an assassination attempt which killed him.
Suikast komplosu başarısız oldu.
- The assassination plot failed.
- murder
- {f} öldürmek
Tom Mary'yi öldürmekle suçlandı.
- Tom has been accused of murdering Mary.
O, kocasını öldürmekle suçlandığı için mahkemelik oldu.
- She went on trial charged with murdering her husband.
- murder
- cinayet
O cinayetten tutuklandı.
- He was arrested for murder.
O cinayetle suçlandı.
- He was accused of murder.
- murder
- {f} kasten öldürmek
- murder
- {f} bozmak
- murder
- {i} adam öldürme
- murder
- kıymak
- murder
- kanlı
Fadıl'ın, kanlı planını uygulamasını hiçbir şey durduramaz.
- Nothing can stop Fadil from executing his murderous plan.
- assassination
- cinayet
- murder
- katletmek
- murder
- çok zor iş
- murder
- içine etmek
- assassination
- {i} adam öldürme
- assassination
- (Askeri) KATLETMEK; ADAM ÖLDÜRMEK; ADAM ÖLDÜRME
- murder
- (isim) adam öldürme, cinayet, öldürme
- murder
- {f} (yasaya aykırı olarak) (birini) öldürmek, katletmek
- murder
- murder a piece of music bir müzik parçasını berbat etmek
- murder
- (fiil) öldürmek, cinayet işlemek, kasten öldürmek, bozmak
