Tom çorbayı karıştırdı.
- Tom stirred the soup.
Bir kaşıkla kahvesini karıştırdı.
- She stirred her coffee with a spoon.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
- The officer aroused courage in his soldiers.
Bir gürültü beni uykumdan uyandırdı.
- A noise aroused me from my sleep.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.