doğuştan

listen to the pronunciation of doğuştan
Türkisch - Englisch
{s} congenital

The brain damage was congenital. - Beyin hasarı doğuştandı.

{s} natural

Tom is a natural-born teacher. - Tom bir doğuştan öğremen.

Cats are natural-born hunters. - Kediler doğuştan avcılardır.

{s} innate

Generosity is innate in some people. - Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır.

Even small children have an innate sense of what's fair and what's not. - Küçük çocukların bile neyin adil olduğu ve neyin olmadığı konusunda doğuştan gelen bir duyusu vardır.

inborn
innate, congenital, inborn, native; naturally
naturally

He has a naturally good memory. - O doğuştan iyi bir hafızasıya sahip.

inherently
trueborn
native

I am a native Japanese-speaking woman. But even though this is the case, I sometimes still make small mistakes when I am writing or speaking. - Ben doğuştan Japonca konuşan bir kadınım. Ancak durum böyle olmasına rağmen, yazarken veya konuşurken bazen hâlâ küçük hatalar yapıyorum.

Do native Japanese speakers think that English is hard to learn? - Doğuştan Japonca bilen biri, İngilizcenin öğrenmek için zor olduğunu düşünür mü?

congenitally
inbred
innate; from birth; congenital
by birth

He is Italian by birth. - O doğuştan İtalyandır.

He is a poet by birth. - O, doğuştan bir şairdir.

unconditioned
intrinsical
born

Kent is a born leader. - Kent doğuştan liderdir.

Tom is a born leader. - Tom doğuştan liderdir.

connate
connatural
congenitaly
natural-born
inherent
organic
doğuştan olan özellikler
equipment
doğuştan var olan
instinctive
doğuştan kör
blind from birth
doğuştan hak kazanılan mülk
appanage
doğuştan hak kazanılan mülk
apanage
doğuştan kazanılan hak
birthright
doğuştan olan
unconditioned
doğuştan olan
untaught
doğuştan olan
connate
doğuştan olan
given
doğuştan olan
innate
doğuştan olan
connatural
doğuştan olan
inherent
doğuştan olan bağışıklıkla ilgili
autoimmune
doğuştan olan günah
original sin
doğuştan olan özür
birth defect
doğuştan olarak
innately
doğuştan sahip
endowed with
doğuştan suçlu
(Tıp) born criminal
doğuştan vatandaş
native citizen
doğuştan yetenek
gift

He has natural gifts. - Onun doğuştan yetenekleri var.

doğuştan yetenek
appanage
doğuştan yetenek
apanage
doğuştan zekâ özürlü kimse
mooncalf
Türkisch - Türkisch
Doğumla beraber, yaradılıştan beri: "İnsan doğuştan medenidir, cemiyet içinde yaşamak için yaratılmıştır."- R. N. Güntekin
Doğumla beraber (gelen), yaradılıştan, fıtrî
Kişinin doğduğu andan beri var olan, öğrenilmiş şeylerin sonucu olmayarak, doğuşla birlikte gelen, fıtri: "Duygularımızı biz doğuştan mı getiririz sanırsınız?"- N. Ataç
Kişinin doğduğu andan beri var olan, öğrenilmiş şeylerin sonucu olmayarak, doğuşla birlikte gelen, yaradılıştan, fıtrî
fıtri
doğuştan
Favoriten