Being deeply thankful, he tried to express his thanks.
- Derinden minnettar olduğu için, teşekkürlerini ifade etmeye çalıştı.
Tom is deeply in love with Mary.
- Tom Mary'ye derinden âşık.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Your questions are getting progressively more profound.
- Sorularınız giderek daha derinleşiyor.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.