Tom'un bir sürü eleştirmenleri vardı.
- Tom had many critics.
Bazen eleştirmenler neyi eleştirdiklerini bilmiyorlar.
- Sometimes critics don't know what they criticise.
Eleştiriler krizi çözmez.
- Critics do not solve the crisis.
O yazardan ziyade eleştirmendir.
- He is a critic rather than a novelist.
O bir eleştirmen olarak gittikçe daha çok ünlü oldu.
- He became more and more famous as a critic.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
O, kritik durumdaydı.
- He was in critical condition.
Bu yazar ABD'nin bir süper güç olarak rolünün önde gelen bir muhalifidir.
- This author is a prominent critic of the role of the United States as a superpower.
Tom'un bir sürü muhalifleri vardı.
- Tom had many critics.
Bu kadar eleştirici olmayın.
- Don't be so critical.
... or critics to dictate my beauty. ...