Tom sonunda baskıya dayanamadı ve itiraf etti.
- Tom eventually broke down and confessed.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
- He confessed his crime frankly.
İtiraf edilen bir günah yarı yarıya bağışlanır.
- A sin confessed is half forgiven.
Aşık olduktan sonra en büyük sevinç birinin aşkını itiraf etmektir.
- The greatest joy after being in love is confessing one's love.
Tom suçunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom has to confess his crime.
Yalan söylemek zorunda kaldığını itiraf etti.
- He confessed he had to lie.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
İtiraf etmeyi başardı.
- He did not fail to confess.