Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

but varying for different articles and in different countries

listen to the pronunciation of but varying for different articles and in different countries
Englisch - Türkisch

Definition von but varying for different articles and in different countries im Englisch Türkisch wörterbuch

last
son

Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim. - The last time I went to China, I visited Shanghai.

Son olarak o Amerika'ya gitti. - Lastly, she went to America.

last
{f} sürmek

Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi. - Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.

last
{s} geçen

Geçen yıl Londra'ya gittik. - We went to London last year.

Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu. - Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.

last
{f} dayanmak
last
bitmemek
last
son olarak

Onu son olarak ne zaman gördün? - When did you see her last?

Tom son olarak vardı. - Tom was the last to arrive.

last
herkesten sonra
last
en son

Tom'u en son ne zaman gördün? - When did you last see Tom?

En sonunda hatasını anladı. - At last, he realized his error.

last
herşeyden sonra
last
{f} sür

Yağmur beş gün sürdü. - The rain lasted five days.

Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim. - I had my driver's license renewed last month.

last
{i} ölüm

Dün gece babam huzurlu bir ölümle öldü. - My father died a peaceful death last night.

Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer. - Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.

last
en sonra
last
{i} kundura kalıbı
last
sonuncu olarak
last
(zarf) son, sonunda, sonuç olarak, son kez, son olarak
last
en nihayet
last
gayet
last
son kez

O, son kez yaptığından daha iyi yaptı. - He has done better than last time.

Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum. - I don't remember the last time I climbed a tree.

last
son mudafaa
Englisch - Englisch
last
but varying for different articles and in different countries

    Silbentrennung

    but va·ry·ing for dif·fer·ent articles and in dif·fer·ent countries

    Türkische aussprache

    bʌt veriîng fôr dîfrınt ärtıkılz ınd în dîfrınt kʌntriz

    Aussprache

    /ˈbət ˈverēəɴɢ ˈfôr ˈdəfrənt ˈärtəkəlz ənd ən ˈdəfrənt ˈkəntrēz/ /ˈbʌt ˈvɛriːɪŋ ˈfɔːr ˈdɪfrənt ˈɑːrtəkəlz ənd ɪn ˈdɪfrənt ˈkʌntriːz/
Favoriten