bilmece

listen to the pronunciation of bilmece
Türkisch - Englisch
puzzle

Tom solved the puzzle after Mary gave him a few hints. - Mary ona birkaç ipucu verdikten sonra Tom bilmeceyi çözdü.

She solved the puzzle with ease. - O, bilmeceyi kolaylıkla çözdü.

riddle

It is no use trying to solve the riddle. - Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.

Only an audacious mind will be able to solve this riddle. - Sadece atak bir zihin bu bilmeceyi çözebilecek.

conundrum

The question of free will is a prickly conundrum to religion. - Özgür irade sorunu din için bir dikenli bir bilmece.

brainteaser
riddle; word puzzle
riddle, puzzle; enigma
enigma

Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma. - Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.

puzzler
rebus
bilmece gibi
enigmatic
bilmece gibi
enigmatical
bilmece gibi
puzzling
bilmece gibi karışık
enigmata
bilmece gibi konuşmak
enigmatize
bilmece gibi konuşmak
riddle
bilmeceler
riddles

I don't enjoy riddles. - Ben bilmecelerden zevk almıyorum.

I've never been good at riddles. - Bilmecelerde hiç iyi olmadım.

resimli bilmece
rebus
bilmeceler
puzzles
kelime oyunlu bilmece
conundrum
Türkisch - Türkisch
Bir şeyin adını anmadan, niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma
Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma
Bilinmeyen şey, muamma: "Basit cümleleri bile anlamak güç olurken istihza bir bilmeceye döner."- A. Ş. Hisar
Bilinmeyen şey, muamma
muamma
asal