He's a star in Germany, but completely unknown in America.
- O, Almanya'da yıldızdır ama Amerika'da tamamen bilinmez.
Its origin is unknown.
- Onun orijini bilinmez.
Do you know where your father went?
- Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Knowing is nothing, imagination is everything.
- Bilmek bir şey değildir, hayal gücü her şeydir.
Ken talks as if he knew everything.
- Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
She's very unpredictable.
- O çok önceden bilinmez.