Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.
 - Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
Tom hem şaşkın hem de endişeliydi.
 - Tom was both puzzled and concerned.
Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
 - Tom seems to be puzzled by something.
Tom hafifçe kafası karışmış görünüyor.
 - Tom looks slightly puzzled.
Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.
 - What puzzled us was that he said he would not attend the meeting.
Onun davranışı beni şaşırttı.
 - His behavior puzzled me.
Herkes şaşırmış görünüyordu.
 - Everyone looked puzzled.
Tom Mary'nin söylediğine şaşırmıştı.
 - Tom was puzzled by what Mary said.
Tom bana kafası karışmış olduğunu söyledi.
 - Tom told me that he's puzzled.
Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
 - Tom seems to be puzzled by something.
... probably puzzled as to why they're there. ...
... puzzled she was the heart of the hip to be empire ...