an opinion recommended or offered, as worthy to be followed; counsel

listen to the pronunciation of an opinion recommended or offered, as worthy to be followed; counsel
Englisch - Türkisch

Definition von an opinion recommended or offered, as worthy to be followed; counsel im Englisch Türkisch wörterbuch

advice
{i} uyarı

Tom'un uyarınıza ihtiyacı yok. - Tom doesn't need your advice.

advice
{i} tavsiye

Niçin onun tavsiyesini sormuyoruz? - Why don't we ask his advice?

Tavsiye sormaktan çekinme. - Don't hesitate to ask for advice.

advice
{i} danışma

Birçok müşteri danışma için avukata gelirler. - A lot of clients come to the lawyer for advice.

O yasal danışmanlık almaya karar verdi. - She decided to take legal advice.

advice
{i} akıl

Ondan tavsiye alacak kadar akıllıydı. - He was wise enough to take her advice.

Sami, Leyla'nın tavsiyesini dinleyecek kadar akıllıydı. - Sami was smart enough to listen to Layla's advice.

advice
{i} fikir

Tom Mary'ye fikir sormalıdır. - Tom should ask Mary for advice.

advice
(Tıp) konsültan
advice
(Kanun,Ticaret) ihbarname
advice
nasihat

Ben ona biraz nasihat vermeye çalıştım fakat o bana şiddetle kötü davrandı. - I tried to give him some advice, but he just abused me violently.

Onun nasihatına göre davransan iyi olur. - You had better act upon his advice.

advice
geneş
advice
salık
advice
{i} öğüt

O, bana bir parça iyi öğüt verdi. - He gave me a good piece of advice.

Sana iyi bir öğüt vereceğim. - I'll give you a piece of good advice.

Englisch - Englisch
advice

We may give advice, but we can not give conduct. — Franklin.

an opinion recommended or offered, as worthy to be followed; counsel

    Silbentrennung

    an o·pin·ion recommended or offered, as wor·thy to be followed; coun·sel

    Aussprache

Favoriten