Fatima sınıfımızdaki en yaşlı öğrencidir.
- Fatima is the eldest student in our class.
O sınıfında en yaşlıdır.
- He is the eldest in his class.
En büyük çocuk olmak kolay değil.
- It's not easy being the eldest child.
En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
- Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
Dikkat, bilgeliğin büyük kızıdır.
- Caution is the eldest daughter of wisdom.
En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
- Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
En büyük erkek evladın kaç yaşında?
- How old is your oldest son?
Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.
- My grandmother is the oldest in this town.
Odadaki en yaşlı kişi Tom'du.
- Tom was the oldest person in the room.
Tom öylesine yaşlıydı ki köydeki en yaşlı bile önceleri onu yaşlı bir adam olarak biliyordu.
- Tom is so old that even the oldest in the village first knew him as an old man.
Peterhouse Cambridge'in 33 kolejinin en eskisidir.
- Peterhouse is the oldest of the 33 colleges of Cambridge.
Tom benim en eski arkadaşlarımdan biri.
- Tom is one of my oldest friends.