The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
You're stepping into dangerous territory.
- Tehlikeli alana adım atıyorsun.
Sami thought about following in Dad's footsteps at medical school.
- Sami, babasının tıp okulundaki adımlarını takip etmeyi düşündü.
Sami followed in his brother's footsteps.
- Sami erkek kardeşinin adımlarını izledi.
When it started to get dark, I quickened my pace.
- Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.
The traffic crept along at a snail's pace.
- Trafik adım adım ilerledi.
Tom has perfect pitch.
- Tom'un mükemmel adımı var.
I wish I'd never stepped foot in this house!
- Keşke bu eve adım atmasaydım!
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.