Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
- Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
Senin tavırların çok iyi değil.
- Your manners aren't very good.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
- How does he teach his kids manners?
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!
- I'm going to have to teach you all some manners!
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?