Sürekli nöbet tutmalıyız.
- We must maintain a constant vigil.
Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
- One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.
Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
- Mother asked the babysitter to watch the children.
Uyanık olmak zorundayız.
- We have to be vigilant.
Leyla ve Sami uyanık olmak zorunda.
- Layla and Sami have to be vigilant.
Babam genellikle akşam yemeğinden sonra televizyon izler.
- My father usually watches television after dinner.
Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!
- In Soviet Russia, television watches the audience!